3. Dönem Toplu Sözleşme hükmüne göre İLKSAN üyeliği isteğe bağlı hale getirilmiştir. Diğer bir ifadeyle, mevcut üyelerden isteyen İLKSAN üyeliğinden ayrılabilecektir.
Ancak uyguladığı basiretsiz politika ve kararlarla, İLKSAN’ı tam bir bataklığa çeviren, yıllarca zorunlu üyelik ve zorunlu aidat ödemelerine sırtını yaslayarak kaynakları çarçur eden zihniyet, sandığı düze çıkarmak için uğraşacağına ya da tüm Bakanlık çalışanlarının isteğe bağlı sandık üyesi olması gibi sandığın ana gelir kaynaklarını artıracak kararların alınması için çalışacağına, toplu sözleşme hükmüne dava açmaya niyetlenmektedir.
Anayasanın 128 inci maddesinde “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır” hükmü bulunmaktadır. Buradan hareketle toplu sözleşme hükümleri, objektif hukuk kuralları ve maddi anlamda kanun hükmü niteliğindedir.
Kanuna karşı ancak anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine iptal davası açılabileceği, bunun da Cumhurbaşkanı, iktidar partisi meclis grubu, anamuhalefet partisi meclis grubu, TBMM üye sayısının beşte birine tanınmış bir yetki olduğu açıktır. Diğer bir ifadeyle İLKSAN’ın kanun hükmünde olan toplu sözleşme hükümlerine karşı dava açamayacağıdır.
Şimdi merak edilen husus, İLKSAN kanun hükmü niteliğindeki toplu sözleşme hükmüne karşı nasıl bir hukuki süreç izleyecek? Kime karşı hangi mahkemede ne davası açacak? Kanuna karşı Anayasa Mahkemesinde dava açamaz, yetkisi yok. İdari işlem de değil ki idari yargıda iptal davası açılsın. Bilirkişi adı altında hangi Prof Dr(!) hocanın kılavuzluğunda iptal davası açılabileceği de merak konusu. Kısacası İLKSAN’ı yine kaybedilen davalar, üyelerin cebinden çıkan yargılama masrafları ve kamu avukatlarına ödenecek vekâlet ücretleri bekliyor. Bu davaya bakacak şanslı kamu avukatları gibi biz de “başlatılacak hukuki süreci” (!) merakla izleyeceğiz.
Ancak asıl dikkat edilmesi gereken nokta, zorunlu üyeler üzerinden zorunlu olarak toplanan aidatlarla varlığını devam ettiren bir kurumun, toplu sözleşmede elde edilen bir kazanıma iptal davası açma cüretini göstermesidir.
Evrensel hukukun ve temel insan haklarının esaslarından olan “toplu pazarlık hakkının” kullanımı çerçevesinde Eğitim-Bir-Sen tarafından bir milyonu aşkın eğitim çalışanı adına kamu işveren heyetiyle bağıtlanan hizmet kolu toplu sözleşmesinin hukuki geçerliliğini tartışmaya açmak, çalışanların toplu pazarlık hakkına yapılmış büyük bir saygısızlıktır.
Hukuk fakültesi 2. sınıf öğrencilerinin idare hukuku sınavında ifade etseler sittin sene fakülteden mezun edilmeyecekleri hukuki ve kanuni dayanaktan yoksun argümanlara dayalı makalelere atıfla, olmayacak duaya âmin demeye kalkanlara hukuk öğretecek halimiz yok. Akıl hocalarının onları nereye sürükleyeceğini görmek için hukukçu olmaya da gerek yok.
Görünen o ki İLKSAN’ı yöneten zihniyetin ve akıl hocalarının “toplu sözleşme özerkliği” kavramından haberleri yok. Anayasa toplu sözleşmenin taraflarına, tıpkı kanun koyucu gibi, emredici hukuk kuralları koyabilme hak ve yetkisi tanınmıştır. Yargıtayca da toplu iş sözleşmesi bağlamında normatif hükümlerinin “objektif hukuk kuralları” ve “maddî anlamda yasa hükümleri niteliğinde” oldukları kabul edilmiştir. Toplu sözleşmenin taraflarının bu nitelikte kurallar koyabilmeleri Anayasa ile sağlanan toplu sözleşme yapma hak ve özerkliğine dayanmaktadır. Toplu sözleşme ile konulan normatif kuralların değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması hak ve yetkisi doğrudan doğruya sözleşme taraflarına aittir. Hâkimin bu konuda karar verebileceğinin kabulü, toplu sözleşme kuralı koymak anlamını taşımakta ve uluslararası hukukta ve anayasada ifadesini bulan toplu pazarlık hakkında ve toplu sözleşme özerkliğine müdahale sonucunu doğurmaktadır.
Bu zihniyet, bize Jose Ruiz ve Pedro Montez isimli iki İspanyolu hatırlattı. Jose Ruiz ve Pedro Montez kim mi? Amistad adlı köle gemisini özgürlüklerine kavuşmak için isyanla ele geçiren ama ABD sularında yakalanan siyahları, kendi köleleri oldukları iddiasıyla kendilerine iadesi için dava açan İspanyol köle sahipleri…
İlginç olan bir başka husus, İLKSAN üyeliğinin isteğe bağlı hale gelmesinin 01.06.2012 tarihinden sonra atananlar için isteğe bağlı hale getiren 2. Dönem Toplu Sözleşme hükmüne bugüne kadar dava açılmamış olmasıdır. Üyeliğin toplu sözleşmeyle isteğe bağlı hale getirilmesi hukuken mümkün değilse neden o tarihte İLKSAN tarafından bir dava açılmadı? Üyelerinin hakkını savunduğu iddiasındaki İLKSAN’a göre 01.06.2012 tarihinden sonra atananların hakları savunulmaya değer değil midir?
Anlaşılan o ki üyeliğin zorunlu olmaktan çıkartılması, bütün göz boyamalara rağmen İLKSAN’ın gerçek durumunu ortaya çıkaracaktır. Kurumu korumak adı altında kurumun içinde bulunduğu mali durumun kamuoyuna tüm çıplaklığıyla görünür hale gelmesinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Dava açmaya kalkarak, üyelere ayrılmalarına izin verilmeyeceği ifade edilmek suretiyle gözdağı vererek elde edilmek istenen, batağa sürüklenen bir kurumun hiç değilse arpalık işlevini sürdürmesinin devamıdır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Emek varsa başarı vardır
Mutfak yangın yeri
Sağımızdaki yalanın gerçeği örtme çabası
Bir vakıf insanı, sendikacı Mithat Sevin
Eğitim çalışanlarının güçlü sesi, genel yetkinin değişmeyen adresiyiz
Sendikacılığın hokkabazları
Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
Ne rakipsiniz ne de refik
Devlet yalan söylemez!
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
Uluslararası sempozyumumuzun ardından
Sabır, dayanışma, direniş, kararlılık, alın teri...
İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir
İyilik örgütlü gücümüzle kazanacak
Gelecek sizinle daha iyi olacak
Truva atı ya da beşinci kol faaliyetleri
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Gelecek günler daha güzel olacak
Türkiye Buluşmamızda yapay sınırları aştık
Öze yeni bir yolculuk zamanı
Seçimimiz Kumpasları Bozmalı
Kararlı mücadeleyle güçlü Kazanımlar
Yüreğe Düşen Loğ Taşı
Destanlarımıza destan ekleyen lider kadrolara selam olsun
Yeniden Bismillah
Adım Adım Yükseköğretim Tazminatı Mücadelemiz
MEB'in 'I am Sorry' Deme Lüksü Yok
Y.U. Sendikacılığı
Yönetmelik Durdurulduğunda Atanmışlar Yürür mü?
Özgür Üniversite ve Örgütlenme
Kariyer Basamakları Bariyer Basamaklarına Döndü
Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği ve Yargı Kararları
MEB Hatasından Dönmelidir
MEB Mevsimsel Norm Güncellemesinden Vazgeçmelidir
Nerden Baksan Haksızlık Nerden Baksan Tutarsızlık!
MEB’e Acil Reçete
Üniversitelerde Özgürlük ve Özlük için Örgütlenme
Tahriklere Gelmeden Kararlı ve Sabırlı Olacağız
Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?
Öğretmenler; Ömer’in, Merhamet ve Adaletini Bekliyor
Resen Atamalarda da 40 Bin Defa Düşünüldü mü?
Yeni Yılda da İnşa Sürecinin Öncüsü Olacağız
Sorun Yaşayanda mı Yaşatanda mı?
Yeni Bir Medeniyetin İnşası ve Öğretmenin Değeri
Bu Kez Yanılmak İstiyoruz!
Toplu Sözleşme Süreci ve Üç Cephede Mücadele Etmek
Hükümet ‘Yunanistan’a Döneriz’ Edebiyatından Vazgeçmelidir
Kesintili Eğitim ve Manipülatif Yaklaşımlar
Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi Sınavına Girilmeli Mi?
Yolun Açık Olsun Yusuf Ziya Özcan Hoca
Ek Ödemede Eğitimcilerin Muadili Kim?
Köklü Değişim İçin Yeni KHK’lara İhtiyaç Var
Değişen Paradigma ve Hak Arama Kültürü
Son Toplu Görüşme’de Konfederasyonumuzun Kazanımları!
Usuls
Garip Bir Dava ve Sonrası…
Danıştay ve İsviçre’de Minareyi Yasaklayan Zihniyet!
18 Kasım Çarşamba Günü Meydanlardayız!
Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçimi
Öğretmenlerin Beklediği Yönetmelik
Hedefe Emin Adımlarla!
Bu Yanlış Uygulamayla Nereye Kadar!
Öğretmenim! Bu Bir İLKSAN Hikayesidir
Kadro Sözü Üzerinden Bir Yıl Geçti
Sürekli Değişen Kurallar Hukuki Güvenceyi Zedeliyor
Pandemi Sürecinde Yüz Yüze Eğitimin Önemi
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ